Montag, 7. September 2015

BÜYÜDÜKCE GÜZELLIGINI KAYBEDEN HERSEY GIBI

Buraya yazdigim hersey'le dalga gecip bu blog'u hic ciddiye almiyarak sana acaba haksizlik mi yapiyorum diye düsündüm sevgili günlük. Hazir ben Cem dinliyorken birak bugün ben degil de o anlatsin beni. Zira benden iyi anlatmis beni: 

Hâlâ yalnız mısın? 
-Sadece özgür. 
Peki mutsuz? 
-Sadece alışmış. 
Peki ya aşık? 
-Sadece eksik. 


Sonntag, 6. September 2015

HE DE GECSIN

Bir 12 yasinda annem ve babamla gittigimiz eglence parkinda sihirbaz amcanin asistan olarak beni sectiginde sevincten yerimde zipladigimi bilirim bir de bugün Ishita'nin bana 'al canim bu yeni telefonun' diyip su an bu yaziyi yazdigim Samsung telefonunu uzattiginda. 3 gün telefonsuz uzak doguda yasamis olanlar bilir ve anlarlar ki, bu gayet normal ve yerinde bir tepki (benim birinin bana sabah uyanip 'hadi adalara gidelim dediginde ayni tepkiyi verebildigimi düsünürsek daha da anlasilir).
Günüm hintlerin degisik tasarim anlayisini anlamaya cakismakla, bizim calisma grubundaki gerizekali vampir cocugun düsük sosyal iq'suyla sacmaladigi seylere sinirlenmekle, ama en cok ta bu ülke icin ve aslinda her ülke icin fazla gelismis sacma zeka ya da davranislari ile almanlara gülmekle gecti. Abarttigimi düsünüyorsan anne: biraz önce diger odadaki kizlar bir ampul kirdiklarini ve civa zehirlenmesi gecirmekten korktuklarini söyleyip otel odalarini degistirmeye kalktilar. Ahajaksjshahaja. Su an sesleri geliyo, burdaki calisan hint garibine dertlerini anlatmaya calisiyorlar. Ah canim ya, ben bile anlamazken, sen nasil anlicaksin tabii? Bakma öyle, 'he' de gecsin.

Samstag, 5. September 2015

MUSON

Bütün blog'umun elestiri ve negatif düsünce üzerine kurulu oldugunu fark ettim. Bunun icin artik sadece güzel seylerden bahs etme karari aldim. Yazinin kisaligini acikladigimi düsünüyorum.

Sonunda, sonunda, sonunda yagmur yagdi! Bu bugün basima gelen en güzel seydi! Hayatimda ilk defa yagmurun altinda bilerek isteyerek islandim ve 'dünyanin en güzel duygusu olmali bu' diye düsündüm.
Fotograflar da var ama bende yok tabii. Neyse. Bugünlük bu kadar. Yeni mutluluklarda tekrar görüsmek dilegiyle.

Freitag, 4. September 2015

> %0.1

Türk polisi'ne bile güvenim sifir'ken hint polisi'nden ne bekledim cidden cok merak ediyorum. Dilinizi bilmedigim icin yüzünüze söyliyemedim, ama size iki cift lafim olucak: Birincisi bir dahakine yüzüme bakip anlamadigimi bildiginiz halde el kol hareketli bidibidi hintce konusmayin, ikincisi de sacma sisteminizi degistirim, insani ordan oraya yollamayin! Ve eger biraz olsun ciddiye alinmak istiyorsaniz gidin 1920'den kalma, iki büyük yangin felaketi gecirmis esirgeme kurumu'na benziyen karakol'unuzdan baska yere tasinin.
Telefon durumu böyle yani. Bulma olasiligim %0.1. Telefonu bulma ihtimali ise benim moralim'den yüksek.
Günlük yasam telefon'umla cok ilgilenmiyo bu esnada. Beni sacma workshop icin her sabah 6'dan önce kaldiriyo (otel servisinden telefon'la uyandirarak), cam'inda ölü sineklerin yapisik kaldigi külüstür otobüs'le bi yerlere götürüyo, orda da klimasiz marangozlarda, atölye'lerde aksama kadar calistiriyo.
Iki gündür bu yorgunlukla otel odasina gelip odayi temizlenmemis bi sekilde bulmak'ta 'The President Hotel'in tatli sürprizlerinden biri oldu. Daha sonra ögrendim ki telefon'u kaybettikten sonra 'otel'de mi acaba' diye arayip sordugumda, odami temizleyen amca ondan süphelendigimi düsünüp küsmüs bana, girmemis bir daha. 'Yok amcacim valla sen yanlis anladin, ben senden süphelenir miyim hic?' diye tatli bir konusma yapip önce gönlünü, sonra da uzun bir dus aldim.
Iyi ki burda ki ün'üm hala sürüyo da bu olanlar bitenler arasinda arada bi moral oluyo bana. Kücük cocuklar'in arasinda resim cektirdikce hayir yapmak icin uzak dogu ülkelerine gelmis Angelina saniyorum kendimi. Onun kadar joli olmasam da, beyaz tenliligimi Ankara'da ki teyzem ve esmer olmayi kirli olmak gibi gören temizlik hastasi babaannem disinda birileri daha begeniyormus bu dünya'da.
Atölye'de bana odun oymamda yardimci olan marangoz genc de begenmis olacak ki telefon'umu istedi. Hayatimda ilk defa numarami vermek istemedigim birine yalan söylemek zorunda kalmadim. Ona 'benim telefon'um yok ki, calindi, ben de zaten bugün polise gidicektim', dedim. Inanmadi. Tabii yalan söyleseydim bu kadar bariz yalan kokan bi hikaye uydurmiyacaktim, daha yaratici olucaktim, inanicakti. Ne yapsam yanlis yapiyormusum gibi hissediyorum burda. Hindistan beni cidden siniyo...
Bugün resimler #nofilter, malum telfon olmayinca #vsco #vscocam de olmuyo. Böyle idare ediverin.







Donnerstag, 3. September 2015

SHIT HAPPEND

Bugün telefon'um kayboldu. Baska söyliyecek hic bir sey yok.

Mittwoch, 2. September 2015

WORKSHOP BASLASIN

Mis gibi otel odasinda yalniz uzanip dizi izliyorken neden bir ilk okul cocugunun hocasindan verilen ödevleri yapma sorumlulugunu hissediyorum bu blog'la ilgili anlamadim. Istatistiklerime baktim. Son yazim 8 kere okunmus. Tabii 8 kulaga hos gelirdi 8'in 5'ini benim tiklamis olmami bilmeseydim. 3 nasil oldu onu da anlamadim ya, Türkiye'de elektrikler kesildi herhalde. 
Günler burda hala sicak, hala nemli, hala tozlu ama cok heyecanli geciyo. Bugün mesela beni bir gerizekali sinegin daha issirdigini gördüm. Ilk kasintidan, simdi de fazla kasiyip ayagimi yara yaptigimdan geberiyorum! Sonra kantin'de güya biz workshop'a katilan Avrupali'lar icin hazirlanan yemekler'in fazla aci oldugunu koca koca lokmalari agzimiza aldiktan sonra fark ettik. Yakinda bir 'Otel odasi qeyfi vol.2' yazisi gelirse, bu yemeklerin bende ne tür bir etki yarattigini ögrenmis olusunuz. Son olarak ta oda'miza söyledigimiz su'yun marketlerde ki gibi 20 rupi degil de 53 rupi oldugunu ögrenip kalp krizi gecirdik (aradaki 0.34€ farki sindirmek zor olucak). Neyse, diyecegim o ki bugün fazla heyecan verici bir sey olmadi. 
Workshop basladi, 4 saat boyunca hem süper sikici ingilizce konusma'lari dinledik hem de donduk. Adamlar klima'yi sadece kendi yurttaslarina göre ayarlamislar, hint'ler yelpazeyle, biz elimizden gelse atki, bere, mont'la dinledik konusmalari. Gruplarimizi belirledik, ben yine her zaman ki gibi bastan en kötü grup'a düstügüm kararini verdim diger gruplara bakmadan (hala öyle oldugunu düsünüyoum ve bu beni sinir ediyor). Aksama kadar gelecek günlerin nasil gececegini belirledik. Yarindan sonra baya yorucu bir 12 gün workshop maratonu basliyor. Ne abartmis CEPT Üniversitesi anlamadim. Almanlarin gözüne girmek icin mi, kendilerini onlardan daha sacma caliskan göstermek icin mi bilmiyorum, öyle bir program hazirlamislar ki, tuvalet icin izin almaya cekinir insan. Sabahtan aksama kadar molasiz calisma. 
Benim de o yüzden erken yatmam gerekiyor. Bugünlük burda bitirip, son günlerden bir kac resim daha yüklüyorum.
(Bu kadar anne, zaten konustuk, baska cok bise yok. Ha ayagim iyi, abarttim burda biraz, merak etme.)





Dienstag, 1. September 2015

ANNE SÖZÜ DINLEMEK

Bugün annem'in 'sen nasil cimri bir kiz oldun, bir daha öyle yapma, söförlere bahsis ver!' azarli mesajini aldiktan sonra fazla bi cömert davranip herkese bol bol para vererek otel masraflarimi ödiyemedim. Bu ülkede var olduguna inanilan 330 Milyon tanri neden görmüyo cabami acaba? Neyse Allah'tan annem kac kez denemesine ragmen buraya yorum atmayi basaramamis ta mesajlariyla cümle aleme rezil olmuyorum (cümle alemden kastim annem disindaki okuyucum).
Ögleden sonra bir camii'ye gittik. Vardigimizda fazla tatli cocuklar geldi yanimiza ve fotograflarini cekmelerimizi istediler. Kendi fotograf makinalarimizla onlari cekmelerimizi neden istediler anlamadik basta, fotograflar bizde olucakti, onlar göremicekti zaten. Daha sonra hint bir arkadasim bana 'onlar seni unutmiyacaklar, senin de onlari unutmamani istiyorlar' dedi. Yine sinaniyorum. Artik fazla duygusal sümüklü kizlar gibi her seye aglayan bir kiz olmama karari almistim. Kutluyorum kendimi, tam yarim gün sürdü. Gözlerim doldu, dudaklarim titremeye basladi. Yok abi cidden, böyle tatli temiz bi düsünce var mi? 
Bunun disinda workshop'a katilacak olan diger arkadaslarla tanistik. Istanbul'dan gelenlerde vardi. Onlara saldirircasina tanisma cabam almanlarin gözünden kacmadi :/ Bu blog'da ki kurdugum monolog yetmiyor artik sanirim. Birileriyle türkce konusmayi cok fazla özlemisim (almanci olmayan tür türkle). Süper sirin bi kiza yanlis isimle hitap etmem beni sevmeleri cabam'da beni bi 10 puan geriye atmis olabilir (ya da rahatsiz edici muhabbet etme cabalarim). Ama kendimi sevdirip benimle konusmalarini sagliyabilmek icin elimden ne gerekiyorsa yapicam.
Bu arada bizi bugün yine kac kere kaziklamaya calistiklarini yazmiyorum bile. Camii girisinde, camii cikisinda (iki kere para istediler) ve tabii yine rikscha söförleri. Muz almak isterken bile adam benden fiyatin 12 katini istedi! Ben hep bu sadece Istanbul'da taksiyle bi yere gitmek isteyen sarisin alman arkadaslarimin yasiyabilecegi bi durum oldugunu, benim basima gelmiyecegini düsünüyordum (Yeah, that's what she said).

NOT: yayinlamadan önce tekrar okuyunca yazdiklarimi 'bizi kac kere kaziklamaya calistiklarini yazmiyorum bile'  cümlesinin komple yalan oldugunu gördüm. Asagisinda baya detayli yazmisim. Neyse. Tam 5 kere.



Montag, 31. August 2015

OTEL ODASI QEYFI

Tütsü de degilmis, hamam böcegi de. Migdem bana hint yemeklerini fazla sevip abarttigimi duyurmaya calisiyormus megerse. Gece yarisi basarili oldu ve uyutmadi beni. Sonra tekrar, sonra tekrar. Sonuc olarak bütün gün otel odasindan cikamadim. 'Cik bi hava al' diceksiniz simdi belki ama o söylediginiz sey almanya da oluyo. Burda 'cik bi havale gecir, zehirlen, gel' olurdu anca. Ben de tek arkadasim olan klima'yla sabah'tan beri savasiyorum. Bütün gün bana güc gösterisi yapti aklinca gerizekali. Actigimda dondurup, kapattigimda beni terden geberten klima'nin bana cok benzedigine kanaat getirdim. 'Ya beni sev, katlan, ya da birak ve geber' diyo. Ortasi yok pisligin. 
Ben de günümün cogu zamanini dilini hic anlamadigim ama bas rolleri Hülya Kocyigit ve Tarik Akan'la degistirilebilir olan eski Bollywood filmlerini izledim. Her 10 dakika da bir durduk yere dans edip sarki söylemeleri disinda konusu eski türk filmleriyle ayni. 
Bi ara hint arkadasim geldi, 3 saat yanimda kaldi, bana ilac ve cay getirdi. Daha sonra yine gelip meyve getirecekmis. Tamam biz de sicak kanli bi milletiz ama bu kadar iyi olur mu insan? Beni bile sasirtti.
Bunun disinda enteresan bise gelismedi. Kinali ellerimi cekip koymayi cok isterdim ama otel odasinda onlari ön plana cikarabilecek yeterince güzel bi kulis bulamadim. Ve acikcasi klima ve banyo'ya gitmek disinda pek de kalkasim yok. 
Neyse, Hindistan'da hastayken ve bir sey yapmazken bile yazacak bu kadar sey buldum. Almanya'ya döndügümde hayatimda Istanbul icin para biriktirmek icin cimriligin son noktasina varmam disinda enteresan hic bir sey gelismeyecegi icin bu Blog'un da ömrü bitecek sanirim.
Bugün yükliyecek cok resim yok, sadece Bollywood filmin tamamini anlatan resimi ekliyorum. Yarin yeni seyler yüklerim artik.

NOT: Gecenki yazimda (yine) bir hata yapmisim :( moral yerine morel yazmisim. Degistirmek istedim ama blog'umla eglendirdigim insan sayisi 1'den 2'ye cikmis ve o kisi yaptigim hatalarla egleniyormus. Bugün de karmam icin sevap topliyamamistim, en azindan onun eglenebilmesi icin birakiyorum. Umarim Buddha görür ve beni iyilestirir. Amin. 


Sonntag, 30. August 2015

KINALI

Bugün modum fazla düsük, uykum da cok fazla, hic buraya yazabilecek fazla biseyler düsünemicem tek okuyucum oldugunu düsündügüm annemi eglendirmek icin. 
Turist olarak Ahmedabad'in bir kac tapinagini ziyaret ettik. Oradaki tütsü'den midir, garip dini müziklerinden midir, yoksa geldigimiz arabada ayagimin dibinden gectigini gördügüm hamam böceginden midir bilmiyorum, basim fazla agridi bugün. Neyse ki morelimi düzelten (ne olabilir) güzel yemekler vardi ve parmaklarimla yemek yemek artik yadirgayip cekindigim degil de zevk aldigim bir seye dönüsmeye basladi. Ben de parmaklarimi yiye yiye bas agrimi giderdim. 
Aksam hint kizlarina olan özentimden davetli oldugum bir kina partisinde herkesten daha cok kina sürdürerek görgüsüzlük yaptigimi düsünmüyorum. Ayaklarima da sürülmesini isteyen tek kisi olmam biraz garip kacmis olsa da, ve sonra o ayagima sürülen kinayi kizin halisina sürmem baya gereksiz olsa da en nihayetinde kücük ayak parmagim disinda muhtesem desenli el ve ayaklarim oldu ve bu modumu az da olsa yükseltiyo.
Sürülen kina asagi yukari 2€ tuttu. Bu ülkede cebindeki euro'larla zaten zenginken keske eve dönerken rikscha söförüne cirkeflik yapip 0,10€ icin kavga etmeseydin meral diye kiziyorum simdi kendime. Özellikle 'ya arkamizdan gelirse' korkusuyla otele kosmak bir hayli yorucuydu. Bu ülkede karma önemli. Yarin gidip bir kac rikscha söförüne para verip bi kac sevap puani toplamam gerekiyo. Yoksa saraswathi tanrisi beni tas edicek.

Samstag, 29. August 2015

COLORFUL INDIA

Colorful india basligini ortaya atip bir tane renkli resim koymamak basta celiskili gelebilir insana tabii ama colorful olmasinin yani sira bir de cok dirty india oldugunu düsünürsek Iphone kameramin kirliliginden resimlerin sisli cikmasini yadirgamamak lazim. Ha illa biri yadirganicaksa da bu kamerasini silmedigi icin ben degil de fazla hiz yaptigi icin rikscha söför bey amca olmali bence. Bir ayagini diger bacaginin altina koyup trafikte sanki ona canimizi emanet etmemisiz de köy kahvesinde arkadaslariyla tavla oynamaya gelmis gibi rahat davranan amca, arabasina turistlerin bindigi icin de diger söförlere havasini atmak icin yolumuzu uzatti. Basta sinirlendim tabii ama bu ülkede sadece beyaz tenli oldugun icin herkesin sana paris hilton muamelesi göstermesi ne yalan söyleyim hos bir duygu. Insanlarin caktirmadan benimle bir resim karesine girmek icin cabalayip poz vermelerini görünce bi anda istanbul'da ünlü görünce ayni sekilde davranan kendimi gördüm. Ama ben tabii cool gözlügümü takip caktirmadan güzel gözükmeye calismadim, yine kimseyi sasirtmiyarak insanlarin yanina gidip kameraya güldümsedim. Sonra türk ünlülerin kibirine sövüp bir daha onlarla caktirmadan selfie cekmeme karari aldim. (Sonra sövdügüm icin evrenden özür diledim ve tabii ki de ünlü gördügümde resim cekmeye calisicagimi itiraf ettim kendime.)
Bugün'ün en özel ani neydi diye sorarsaniz eger, kesinlikle 'onam festivali' ve muz yapraginin üzerine servis edilen muhtesem yemeklerdi! (Ya da Gandhi müzesi ve evi.) (Ya da bir motosiklete 5 kisinin bindigini görmek.)
Günün en sacma olayi ise salak sacma sivri sinegin onca kizin arasinda sadece malarya'ya karsi asi olmayan tek kizi bulup kolundan ce ayagindan issirmasi. Gerizekali, o kadar tatli alman sarisin var orda, geldin görünüsüyle ve desenli kinaya olan merakiyla kendi irkina en yakin kisiyi mi sectin? Kan cekti herhalde...

HOSBULDUM CANIM!

27 Agustos 7:45'de basliyan Stuttgart - Münih - Mumbai - Ahmedabad yolculugum 28 Agustos 7:00'da sona erdi. Hosbuldum hindistan! 🙏 
Kabul et Mumbai gece 3te 37 derece sicaklik, %80 nem ve ayni anda sakir sakir yagan yagmur cok ta hos bir karsilama olmadi. Gümrük'te workshop icin getirdigim, almanlarin bile bulamadigi, falcatami bulup almaniz da. Neyse ki dünyanin en ucuz ucak biletini almayi basarmisiz da Ahmedabad'a gitmek zorunda kaldik.
6 saatlik bir uykudan sonra, bütün gece kendini ugur derin dondurucu olduguna inandiran klima, sabah odadan kendimizi tropikal sicakliga attinca begin kanamasi gecirmemizi sagladi (lafin gelisi anne, iyiyiz merak etme saka yaptim.)
Bütün gün hint yemeklerini deneyip deli gibi yiyerek annem disinda kimseyi sasirtmadim. Turist bir almanci olarak yedigim herseyin resmini cekerek de tabii ki. Bir kacini paylasiyorum. Yarin konusuruz artik canim. Iyi geceler

Donnerstag, 27. August 2015

DIREN AHMEDABAD

Patidar kast'in tam da benim hindistan'a gidecegim zaman büyük bir protesto baslatmasi net hos olmus. Tamam direnisleri severim, desteklerim hatta, ama 12 saatlik ucak yolculuguma bir kac saat kala gidecegim sehirden yerlilerin bile kacmasini ögrenmek cok da rahatlatici degil acikcasi. Neyse, yani uzun lafin kisasi: Hayaller Ahmedabad, hayatlar Mumbai. Gerci hayallerin Ahmedabad oldugu bir hayata ne denir ki? 
Bagpack hazir, sirt cantasi hazir, ben de hazir olmaya calismaya hazir! Hindistan'da görüsürüz canim.

Mittwoch, 26. August 2015

ANNEME

„Meral blog yapmis“ haberini alip „Abi ne alaka ya, kizin fashion’la bi alakasi yok, boyu 1,60, ombre saci da yok, ne blogu allah askina“ diye düsündüyseniz, herseyden önce bi teessüf ederim! Ama gel gelelim ki bu blogun gercek amaci maybelline’den ürün hediyeleri almak icin ya da 9324743 takipciyle ego tatmin etmek icin degil, sadece bir annenin „benim kizim hindistanlarda ne yer ne icer“ feryadi’ni ciddiye alip, ona biraz olsun kizinin ac kalmiyacagini, kuduz olmiyacagini ve hindistanli bir damat adayiyla almanyaya dönmiyecegini göstermek, icini rahatlatmak icin. Annecim bu sayfayi acmayi basardiysan, bunlari okuyorsan eger: Evet orada yiyecegim hic bir yemek senin taze fasülye + pilav yemegi‘nin verdigi tadi vermiyecek, ama ac kalmiyacagim, söz! Seni seviyorum.