Mittwoch, 30. November 2016

Traveldiaries #1


Arkadaslarimdan 'gideli kac gün oldu, hani blog acicaktin?' sitemlerini duyacagimi düsünüyordum ben aslinda öyle bir sözü verip sonra da tam 1 ay boyunca tutmayinca. Ama tam tersi oldu, instagram hesabimda soguk'ta donarken benim sahil'de 30 derece sicaklikta cekilmis fotograflari gördükce lanet okumaya basladi insanlar bana karsi sanirim (gecen instagram'da bu cap'si görüp cok gülmüstüm. Cevrem'de beni sevdiklerini düsündügüm iki insan fazla dürüst davranip, bunu görünce akillarina ilk benim geldigimi söylediler. ahjshshajhagashja). Like sayilarimin cogalmasini da o yüzden artik berrak, cesitli turkuaz tonlar'da isildayan deniz'e degil de arkadaslarimin 'begenegim de kiskandim sanmasin' düsüncelerine yoruyorum.

Neyse ki nasil oldugumu gercekten merak edenlere de, 'cok güzel yerlerde geziyorsun, keske ölsen' diyenlere de iyi bi haberim var: Blog acilmistir - ve hersey fotograflar'da göründügü gibi tozpembe degildir (ya da turkuaz)!
Gercekten onca zaman neden yazmadigimi merak eden varsa eger - acikcasi canta toparlamaktan kafami toparliyamadim ben geleli. Oysa hayaller cok farkliydi. Master tez stres'ini, tasinma stres'ini üzerimden aticaktim bembeyaz kumsallar'da uzanip güneslenirken. Dinlenicektim. Kafami bosalticaktim. Cok vaktim olucakti hersey icin. Sikilabilecek kadar cok (ciddi ciddi 6 ebook indirdim gelmeden, 'ya yetmezse?' sorusuyla birlikte). Yalniz olucaktim - sadece kendimi ve ruh'umu dinliyebilecektim. Isim gücüm yoktu, beni engelliyebilen ne olabilirdi ki?
Hayal ettigim gibi olmiyacagini evren bana megerse ilk günden söylüyormus. Havaalaninda. O sacma kiyafetlerle bile cok tarz görünen Emirates calisani kadin'in bana hazirladigi tatli sürprizinden bahs edeyim mesela. 'Meral hanim dönüs biletiniz yok, bilet almadan Tayland'a ucamazsiniz' demesinden. 'Pardon da, ben bu yolculuga kendimi bulmaya cikiyorum, ne zaman bulurum, nerde bulurum nerden bilegim?' demek yerine, 'tamam alirim ki ben hemen' diyip icimde'ki 'sictik' diye agliyan sesi susturmaya calistim. Ordan oraya kosturmaktan, bilet alamadikca ucak kacicak panigine kapilmaktan 2 rexona fresh bitirebilecek kadar ter döktükten sonra o sorunu hallettik ve ben hayatim'da ki ikinci uzak dogu yolculuguma hazir bir sekilde koltugumda yer aldim! Evren'den ikinci mesaj da o zaman geldi aslinda. 'tatlimmm... sandigin kadar yalniz olmiyacaksin sen' diyordu beni Marylene ile tanistirirken. Yanlis anlamayin, Marylene'i cok sevdim ben, sikayet etmiyorum! Ama bi de Tayland'da pasaport sirasinda arkamda dikilen Bahattin var. Onun icin tesekkür etmiyecegim, özür dilerim. 'Avrupa vatandaslari form doldurmak zorunda degil, ben niye doldurmak zorundayim?' diye bagirip, haksizliga asla boyun eymeyen bir millet oldugumuzu en uygun bir dilde tüm Dünya'ya duyuran koca yürekli adam! Keske öyle bi sov yapip elinde'ki dokümanlari ve cantani yere firlatip herkese rezil etmeseydin kendini. Ya da keske taylandli polis memuru sana 'Sen cok terbiyesizsin, seni geri gönderiyorum' dediginde de ayni yürekliligi sergileseydin de birden kisik sesle 'no problem, no problem' demeseydin. Ya da de onu, ama keske sonra benim pesimden gelip 'Ya, benim isim yok, sen nereye gidiyorsun, ben de geleyim, takilalim' demeseydin. Mesela ne kadar düsebilirdin ki ilk bagirisindan sonra?

Böyle basladi Tayland maceram. Sonra da sürekli telas’la, ordan oraya tasinmak’la, yeni insanlarla tanismak’la, yorulmak’la gecti. ‚Nasil ya?‘ diyorsaniz eger, inanin ben de anlamadim. Bir ada’ya geliyorsunuz sonra size birileri mutlaka görmeniz gereke baska adalardan bahs ediyor ve birden bire ‚oraya da gideyim, orayi da göreyim‘ diyorsunuz. Pardon, sadece benim kadar rastgele yasiyorsaniz hayati yapiyorsunuz bunu. Mantikli insanlar yapmiyor sanirim. Sahil’de yatarken ruhumu dinlendirmek yerine aklimdan sunlar geciyordu cogu zaman: "burda bir saat dinlensem gün batimini tepe‘den görmeye vaktim olur mu acaba?... Neyse yarim saat dinlenim, o da yeter. Simdi deniz’e girersem dus almak zorunda kalicam, daha az vaktim kalir, girmesem mi acaba...? E deniz’e girmiceksem niye geldim ki ben buraya? Neyse ben deniz’e gireyim, toplam 20 dakika kalayim ama burada. … yok yok ben isimi garantiye alip, 15 dakika sonra cikim, günes batmak icin beni beklemeyebilir..." Sonuc: Deniz’e 7 dakika girdi, tadini cikarmaya calisti, basarili olamadi ve gitti. (Geri kalan 8 dakika’da fotograf cekti)
Buralarda (aldigim ahlar'la) rahat edemiyecegimi anlayinca bir de Tayland'in kuzey'ine gitme karari aldim.

Böyle iste arkadaslar. Dinlenme diye bisey olmadi su dakika’ya kadar. 10 kisilik hostel’lerde aksam ya da gece de dinlenmenin cok mümkün olmadigini aciklamak zorunda degilim herhalde, kendiliginden anlasiliyor.

Cok abarttigima bakmayin. Cok güzel an’larim da oldu tabii ki! Cok güzel insanlar’la tanistim, güzel seyler ögrendim, müthis yemekler yedim, bir mango’nun gercek tadi nasilmis ögrendim, müthis manzaralar gördüm, sualti dünya’siyla tanistim ve daha bir cok sey... Ama daha cok beddua toplamak istemiyorum, zaten yalniz dolasiyorum arkadaslar, insaf edin!

Son olarak gecirdigim son 17 gün’ün kisa bir özetini gecip sizi fotograflar’la bas basa birakacagim. Bundan sonra daha sik yazmaya calisip yazilari biraz daha kisaltmaya calisacagim ki Allahin bir kulu okusun da verdigim emege degsin:
     bas agrisi:                         2x 
     baska hastaliklar:                  -
     sivri sinek issirigi:               18362x 
     kaybettiklerim:                     - 
     kirdiklarim:                        1 adet selfi stick
     sicak’tan havale gecirme:           50x 
     klima’dan donma:                    73x 
     tanistigim insan sayisi:            728 
     vakit gecirdigim insan sayisi:      22 
     bacaklarimi yara bere etme:         5x 
     burada bile amele yanigi olma?      check 🗸 
     portfolio sayfa sayisi              0