Samstag, 31. Dezember 2016

Cok okuyan mi? Cok gezen mi?


Cok okudum mu emin degilim. Okumanin sonu yok sonucta. Ama cok gezdigim konusunda arkadaslarimin büyük bir kismi hem fikir sanirim. Iki ay önce basladigim bu uzun gezi’yi de cogunun tatil olarak adlandirdigini biliyorum. Instagram’dan takip edenler üzerinde paylastigim turistik fotograflarin böyle bir izlenim biraktiginin farkindayim. Ama aslinda öyle degil. Bu yaptigim gezi benim icin dünya’yi tanima, kesfetme, kendimi tanima ve gelistirme gezi’si. Kendime yolculuk. 2016 sene’sini geride birakirken bu seyahat’in benim icin ne anlama geldigini paylasmak istedim burda’ki ilk ciddi yazi’mla.

Baslamadan önce her yeri kesfetme, turistik bütün atraksiyonlar’da bulunma istegi vardi icimde. Cok gezeyim, cok göreyim. Öyle basladi bu yolculuk Tayland’da benim icin. Bir yerden digerine kostururken bir sürü seyi aslinda kaciridigimin, algiliyamadigimin fakina cok gec vardim ne yazikki. Geriye baktigimda bir aylik Tayland gezi’mden aklimda kalan en güzel sey su alti dünyasina yolculugum – hayatimda’ki en güzel kesif’ti, kabul. Ama onun disinda hatirladigim seyler kosusturma ve yorulma. Dünya’nin muhtemelen en güzel plajlarini gördüm, en berrak sularda yüzdüm, muhtesem daglar, denizler, göller gördüm. Fil’lerle oynadim, hayatimda hic denemedigim meyveleri tattim, ve daha bir sürü sey. Ama tüm bunlari yaparken aslinda hic birinin tadini tam anlamiyla cikaramadim. Hala Almanya disipliniyle ve saat’iyle calisan beynim doluydu ve sanki yetismem gereken bir yer varmis gibi hep bir telas icerisindeydi. Sanki ben degildim o an orda gezen, seyahat eden. Ben yasamiyordum onlari. Birileri geziyordu ve ben sadece izliyordum uzaktan. 
Zaman gectikce toparladim kendimi ve kafami. Kendimi tanimaya basladim. Her gezginin farkli oldugunu, bazi gezenlerin bir yerde bir gece’den fazla kalmadigini, yolculuklarinin cogu zamani’nin yolda gectigini ve bundan keyif aldiklarini anladim. Bazilarin ise kisa süreligine gelip, takvimlerini turistik tur’larla doldurduklarini. Yine baskalarinin zamanini Club’lara gidip icerek gecirdiklerini. Tüm bu kargasanin icinde benim aslinda nasil seyahat etmek istedigimi anlamak zaman aldi. Filipinler’de tam iki hafta ayni yerde, cok kalabalik olmayan, kücük bir kasaba’da kaldigimda fark ettim bunu. Birden zamanin daha yavas aktigini hissettim. Sirt cantami actigim gibi tekrar toparlamadigimda. Geldigim gibi burdan sonra gidecegim yerlerin derdine düsmeyince. Etrafimda olanlari daha detayli incelemeye, görmeye baslayinca. Bu iki hafta’da cok sey ögrendim, cok degistim.
Uzun süre ayni yerde kalmanin büyüleyici bir güzelligi var. Yerliler senin ismini biliyor ve sokak’tan gecerken adini söyleyerek selam veriyorlar sana. Onlarla yakindan tanisip kaynasma imkanin oluyor. Günlük hayatlarinin minik bir parcasi oluyorsun ve onlarin günlük hayatlarina ufak bir göz atabiliyorsun.
Cevren’de ki herseyi daha detayli görebilmeye basliyorsun. Yan evde’ki eflatun perdelerin eve ne kadar tatli bir canlilik getirdigini mesela. Sahile giden yolda hergün ayni yerde yatan köpegi. Yan komsu’nun bahce’sine astigi renkli camasiri. Fark ediyorsun. Sana kendi ülken’den, ya da gezdigin baska ülkelerden tanidik gelen görüntüler’le karsilastiriyorsun. Kiyaslamaya basliyorsun. Aralarinda’ki ufak farkliliklari görüyorsun ve burayi tam da bura yapan özelligini buluyorsun.
Bir günlügüne gelen bir turist ‘burdaki deniz cok dalgali’ tespitini ederken, sen dalgalarin aslinda her gün farkli oldugunu gözlemlemis oluyorsun. Denizin ruh halinin hic bir gün digerine benzemedigini biliyorsun. Her gece Hostel’in kapisina gelip Noel sarkilari söyleyen cocuklarin para dilenmek icin degil de, sadece bundan keyif aldiklari ve seni mutlu etmek istedikleri icin yaptiklarini anliyorsun. Isimlerini ögrenip, arkadas oluyorsun. 
Ve yerlilerden cok sey ögreniyorsun. Bir gün Hostel’de calisan güleryüzlü ‘Neneng’ teyze bir sürü camasir yikamisti. Hepsini kasaba’nin cesmesinde elleriyle yikiyor, makine yok! Saat’lerce yikadigi camasiri astiktan tam 10 dakika sonra siddetli yagmur yagmaya basladi ve o camasirlari toplamaya basladi. Icimden “kahretsin” diyerek yardimina kosarken, onun benim aksime güldügünü gördüm. Yagmurun siddetin’den dolayi iplerin asili oldugu tahtalardan biri kirildi ve yikadigi bembeyaz carsaflar camur olmaya basladi. Ben icimden ‘olamaz artik’ diye off’larken, Neneng teyzenin bu sefer daha da sesli kahkaha atmaya basladigini gördüm. Bir an bile sinirlenmedi, üzülmedi.
Benzer bir olay’a da minibüs’te, minibüs’ün tekerlegi patladiginda sahit oldum. Söför sinirlenmek yerine gülerek ‘Sorrryyyy’ dedi filipin aksanli ingilizcesiyle. Minibüs’te ki yerliler de gülmeye basladilar ona sövmek yerine. Iki olay’da bunun benim basima gelmis olmasini ve benim verecegim tepkiyi düsündüm. Ya da Almanya’da herhangi birinin. Farkli kültürlerden, farkli insanlar’dan, farkli hayatlar’dan ders cikarabilecegimiz o kadar cok sey var ki. Burda yasiyarak ögrendim.
Malin, mülkün mutluluk getirmedigi zaten bildigim birsey’di. Ama burda yasanmis halini gördüm. Dün sokak’ta karsilastigim üc cocuga seker verdim birer tane. Ücü de sevincten yerinde zipladi. Biraz yürüdükten sonra arkami döndüm ve heyecanli bir sekilde ellerinde’ki sekerlerin renklerine bakip aralarinda degis tokus yaptiklarini gördüm. Sekerleri yemediler, ellerinde izleyip durdular gülümsiyerek. Cocuklar’in seker’le yasadigi mutlulugu büyükler ise sadece tatli bir cift söz, ufak bir sohbet ile bile yasiyabiliyorlar burda. Sonra Almanya’da ya da Istanbul’da metro’ya bindigimde karsilastigim görüntü geldi gözümün önüne. Herkesin elinde son model akilli telefon, ayaginda marka ayakkabi ama herkesin surati asik.. Herkes mutsuz ve kimse’nin kimseye verebilecegi ufak bir gülümsemesi ya da selami yok. Mutsuz olmalari icin bu kadar sebebi olabilen insanlar herseye ragmen mutlu olmayi, gülmeyi basarabilirken, biz nerde hata yapiyoruz da bunu bir türlü beceremiyoruz? 
Bu gezi’nin burda iki satira sigdiramiyacagim daha cok etkisi oldu simdiye kadar üzerimde. Bunlar sadece paylasmak istedigim bir kaci.
Yeni yil’da daha cok ögrenmek, daha da iyi görebilmeyi umuyorum. Bu yolculugun bazen ne kadar zor da olsa bana bir sürü birseylerin kattigini biliyorum, devam etmesini umuyorum. Ögrendigim seyleri unutmamayi, rutin hayatim’a geri döndügümde de uyguliyabilmeyi umuyorum.
 
Bunu okuyorsan eger su an: Yeni yil’da gözlerin daha acik, kalbin daha cocuk, suratin daha güleryüzlü bak etrafina. Degistiremedigimiz o kadar üzücü olaylar olurken dünya’da iyilik ve sevgi sac etrafina. Sonra o sana zaten geri dönecektir. 
Iyi seneler!












Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen